Sunday, September 21, 2008

Iki film birden, javier bardem...

Gecen hafta bu iki filme birden arka arkaya gittim... Ikisini de sevdim.

Vicky Christina Barcelona'ya gitmek benim icin su iki sebeten dolayi farz olmustu:
  1. Birincisi, adi ustunde, film Barselona'da geciyor ve ben coktaaan oraya ait bircok seyi ozlemeye basladim. Barselona'yla ilgili hersey nostaljik ve guzel geliyor su gunlerde. Bir yerden ayrilma sendromu da olabilir bu... Turkiye'den de ilk ayrilidigim sirlarda Istanbul (ve Turkiye) ile ilgili ne varsa izliyor, her turlu turkce muzik kulagima hos geliyordu... Hatta uzerinden bir sene gecmesine ragmen UZAK filmine bile 3 kere gitmistim (Ne kadar guzel olursa olsunlar normal bir insan NBCeylan filmlerini 3 kere ayni ay icinde arka arkaya izleyemez gibi geliyor).
  2. Ikincisi, Woody Allen bu filmi cektigi siralarda universitemizden onur doktorasi (fahri doktora) almisti... Ben de "Audiovisiual ve Communicacion" bolumundeki dersimi iptal edip ogrencileri Woody Allen'i gormeye yollamistim... Zaten yarisi sinemaci, televizyoncu olacak gencleri tutmak ne mumkundu o gun... Bu sebeten dolayi Woody Allen'a tesekkur borcum vardi.
Gittim bu filme burada ve odedim borcumu 8 dolara... Salonda benden baska da 3 kisi daha vardi.. Portekizlilerdi ... Neyse filmin yarisinda film makinesi kaydi ve biz bir 5 dakika ekranin yarisini gorebildik... Aktorlerin kafalarinin yarisini filan... Tamir edilene kadar mola verdik... Sinema cok soguk ve salon gereginden cok aydinlikti... Patlamis misir cok yagli ve ben yalnizdim. Buna ragmen verdigim paraya degdi mi? degdi! Penelope Cruz'un tekrar tekrar ingilizce den ispanyolcaya gecmesi Javier Bardem'in sacma sapan "ingilizce lutfen" diye diretmesi, bunlarin krizleri ... ama en cok ispanyolca diyaloglar... baskalarina tuhaf gelebilir ama butun o jest, mimikler, vurgulama deyimler tepkiler o kadar tanidikti ki... bir iki saatligine kendimi tekrar Barselona'da, arkadaslarla beraber hissettim.

Ertesi gun de Coen kardeslerin "burn after reading"
isimli komedyasini izlemeye gittim. Buna tamamen plansiz bir sekilde burada tanidigim bir grubun pesine takilarak gittim. Film hakkinda hicbir beklentiye sahip degildim. VE cok ama cok sevdim.. Cok guldum, cok eglendim... Oyunculuklar sahane.. Sacmaliklar da sahane... Fargo'yu da zamaninda iki super arkadasla beraber Konya'da yeni acilan bir sinemada, beklentisiz ve tesadufen girip izlemistik. O zaman da hayran ve hasta olup cikmistik. Ben Coen kardeslerin filmelrini de oyle her zaman cok sevmiyorum. "No country for old men" fena degilmis deyip gectigim bir filmdi. Javier Bardem orada da oldugu icin Ispanya'da salon tiklim tiklim izlemistim. "O brother where are thou? " dan ise cok hoslanmamistim. Ancak bu filmi de Fargo gibi sevdim cunku benzer bir temaydi.... Oncelikle bunlar cok siradan insanlar arasinda geciyor. Cok ufak uyduruk heveslerin, hesaplarin, planlarini yapiyorlar, kafa yoruyorlar... Hepsinin hayatta elde etmek istedikleri, ufak tefek ruyalari var ancak hersey cok cabuk kontrolden cikip buyuk anlasilmaz sonuclar dogurabiliyor (spoiler)... Film uzerine dusunuyor insan acaba 11 eylul'u falan da anlayamamizin sebebi, onun da aslinda boyle bir alay sacmaligin zincirleme reaksiyonundan kaynaklaniyor olmasi olabilir mi? Francis McDormand fargo'da da basroldeydi, bu filmde de...

Buraya yazmadan gecemeyecegim. Barselona'da bir tercume ofisi icin calisirken bir is almistim. Bir kac tane kacak Turk bir Ispanyol gemisinde yakalanmis ve Tarragona limaninda sorgunlanmalari sirasinda bir tercumana ihtiyac duyulmustu. Polisle birlikte karsimda Mersin limanindan kimyasal yuk tasiyan gemiyle "Almanya'ya akrabalarinin yanina gitmek" derdinde olan 3 amcaoglunu buldum. Ikisi askerligini yeni yapmis biri 30 'un az ustunde... Korkmus, yorgun ve uzun sure kimyasal maddelerin yaninda kalmis olmaktan yari baygin haldelerdi. Gemi sahibi bana dehset verici birseyden bahsetti. Bir cok armator kacaklari ulkelerine iade etmenin masrafli olmasi sebebiyle (4 kacak yolcu icin 25 bin euro gibi bir miktardan soz etti) kaptana 3-5 bin euro vererek kacak yolculari gizlice denize attirdigindan bahsetti. Bunun aslinda ozellikle Afrika'dan gelen gemilerde ne kadar yaygin oldugundan ancak kendisinin ne kadar vicdanli olup boyle birsey yapmadigindan da bahsetti. Keske yapsam der gibiydi...

Bu Turkler de bu filmdekiler gibi... ufak hayallerin pesinde ne buyuk riskler aldiklarinin farkinda bile degiller... Nufus cudanlari ve butun belgelerini duzgunce saklamislar... Iade edilmeleri kolay olsun ister gibi...

2 comments:

  1. Me reí un montón con "Burn after reading". Tengo que agradecerle a los hermanos Coen, el haberme hecho pasar un rato agradable y alejado de los problemas cotidianos.

    En cuanto a la peli de Woody, sirvió como publicidad de la ciudad de Barcelona y para que Penélope Cruz ganará un Oscar.

    ReplyDelete
  2. Hola Samimi,

    Me alegro tener algun visitante a esta blog ya casi estaba totalmente abandonado :) Gracias por tu comentaria.. y si has podido leer mis comentarios (no se si lees en turco?) sobre estos pelis, ya habras visto que estamos totalmente de acuerdo. Me gha gustado mucho "Burn After Reading" y Vicky Cristina barcelona, tenia sentido hace unos meses justo despues de mudar me aqui a EEUU desde Barcelona...

    ReplyDelete