Sunday, December 13, 2009

Biggest Loser

Reality sovu manyaa olmus guzel ve yalniz ulkem acaba ne zaman bu programin Turk versiyonuna kavusacak? Heyecanla bekliyorum.. gaza geliyorum!
buyurun programin web sitesine:
BIGGEST LOSER




Thursday, December 10, 2009

Feliz Navidad, Merry Xmas...

Arkadaslarimin bloglarina giderek daha az girip bakiyorum. Soyle bir kac ay kadar once gunde iki defa'ya kadar cikartmistim bu bloglardan arkadas takibi isini. Okulda odama girer girmez baslayamiyorum ilmi, akademik islere. Once bir emaillere bakiyorum ve icimden gelenlerden bir demetine cevap verip digerlerini sonraya salliyorum. Daha sonra da, once facebook'a sonra da arkadaslarin bloglarina daliyorum. Halbuki takip etmek diye birsey var. Yeni birsey yazdiklarinda sana haber gelsin ne olacak da hergun bakiyorsun. Hepi topu 4-5 blog zaten.

Bloglarina bakmak fotograf albumlerine bakmak gibi. Ozledikce bakiyorum. Ote yandan onlari ozledikce facebook'a bakmiyorum ama. Standardlasma yuzunden olmali. Facebook'ta newsfeed kismina bakip geciyorum.

Gunde yaklasik bir 3-4 saatimi bu email facebook, blog ve gazete okumaya ayirdigimi soyleyebilirim. Bir yandan hosnut degilim bu isten bir yandan da bu 3-4 saati 12 saatlik bir sureye yaydigim icin toparlayamiyorum. Yani 1 saat bir is yapacaksam 5'er dakikalik 4-6 ve civarinda mola veriyorum. Yani bir saatlik masa basinda oturmanin yarisi heba!

Evet felaket verimsiz, uzun saatler! Okuldaki bana ait ofisimde yalniz sandalyeme hop oturup hop kalkmakla geciyor. Bazen yeniden ise donmemek icin icimden dua ediyorum blogsever arkadaslardan bir tanesi dokunakli birsey yazsin. Ben de is yasamimdan 10 dakika calayim, yerimden silkelenip kalkayim harekete geceyim istiyorum. Arkadaslarim da soyle boyle asagi yukari komsi komsa benim gibiler sanki... en cok yazani 4-5 gunde bir yaziyor...

Bazen aylar geciyor yazmiyorlar. Ben yine de hergun bir girip bakiyorum. ... Baktigimi zannediyordum desem daha iyi olacak. Taa ki bugune kadar.

Ne oldu anlamadim. Bugun farkettim 7-8 gun gecmis kimsenin bloguna bakmamisim. Facebook'a da ayni sekilde. Sadece ilkokuldan beni bulan cesit cesit insanlari eklemek disinda, bir Katalan hocayla Barselona'daki universitelerde Katalanca egitim olsun mu olmasin mi diye tartismisim. son zamanda. Burada da da mailler friend requestler birikmis.

Uc bes sebebi var. Bir tanesi - ki bence en omenlisi- ben kendimi diziye filme verdim. Dusunmuyorum hicbirseyi. Dizidekilerin filmdekilerin hallerine uzulup gundelik yasamimi otomatiklestiriyorum. Sagolsun HULU. Super bir web sitesi. Her hafta bana 7-8 tane dizinin yeni bolumlerini gonderiyor haftanin sonunu bulmadan hepsini bitiriyor ve pazartesiyi sabirsizlikla bekliyorum.

Hic secici degilim bu dizi konusunda. Hele bugun hic degilim. Disarda heryer bembeyaz uyandim. Evin icinde islik calan bir ruzgar. Yorganlarin yastiklarin arasindan zor kalktim. Air Berlin yazan ucak battaniyesini romali sezar gibi dolanip sarinip mutfak penceresinden bahceye baktim. Pencerenin kenarinda bir ayrik var. Oraya kagit havludan bir parca koparip deligi tikadim. Disarisi bembeyaz aydinlik soguk...

Sicak bir sutlu kahve, emaillere bak bir yandan... hah. .. 6 aydir editorden bekledigim haber gelmis. 1 haziran'da gondermistim kendilerine. Nedense birkac gundur Radikal gazetesinde de kose yazari olarak gorunmeye baslayan Harvard profesoru Dani Rodrik yazmis. "Makalenizde potansiyel gorduk, uzunca inceledik degerlendirdik , hakemlerin gorusu assagida ancak uzgunlukle bildiririz ki yayinlayamayacagiz".

Oyle uzulemedim. Daha once de ayni makale 7 ay baska bir dergide beklemisti. 2006 da baslayip 2007'nin sonunda bitirdim. 2010'a geldik... Ne anlami var artik zaten... Cok da dusunmedim ustunde. Ama uzulmedim de... Zaten heyecanla birkac gundur yeni kesfettigim, giderek ucuz bir soap opera halini alan " What About Brian?" dizisini " continous play" seklinde koydum. Kendime peynirli domatesli tost yaparken dizideki 30'lu yaslarda birbirlerine hayati dar eden sexi hatunlar geri zekali adamlarin dunyasina elimdeki sutlu kahveyle ve tostla daldim. 3 bolum izledim.

Oglen 12 oldu.

Bu saatlerde gidiyorum ben 1 yildir ofise, sekreterer hocalar ogrenciler bilir. Kimse yadirgamiyor. Ben de ... sabahlari evden cikamiyorum. Istanbul'daki isimi de sorduklarinda bu yuzden biraktim diyorum. Hatirlamiyor insan sebeplerini ama Akademik kariyeri secmemde en buyuk etken bu sabah halim. Cikasim gelmiyor hicbir sekilde. 9 bile uyansam 12.00 de ancak cikabiliyorum evden. Dus aliyorum, kahvalti yapiyorum, kahvalti yaprken bir dizi izliyorum.
Family Guy olabilir bu veya American Dad. Ozellikle onlar sabahlari iyi geliyor.

Dramatik seyleri gece eve dondugum saatlere birakiyorum. Pijamalari giyerken yemek icin birseyler hazirlayip yataga girerken dramatik seyler iyi geliyor. Heroes, Fringe, Flashforward, Whitecollar her hafta izledigim aksiyonlu diziler. Bunlar sabah da olur aksam da. Desperate Housevives, Sali gunleri ogle tatilimin keyfi... The legend of the seeker'sa hafta sonunda ortada dizi kalmayinca izledigim birsey anlamiyorum. Yaratiklar, buyuculer, Seeker , Mother Confesar gibi seyler var. Dunya'yi ele gecirmek isteyen karanlik gucler filan... Karmasik geliyor ama yine de geldim 10. bolume.

Kendime guzel bir aksam yemegi ziyafeti cekeceksem, kesinlikle "It's Always Sunny in Philadelphia" ile cekiyorum. Dizilerimin pedersahi... Bitmesin diye az az yiyorum. iki hafta zor sabredip iki bolum birden izliyorum.

Neyse ofise oglen 12 de giden ben aksam 5'ten sonra kimse kalmayan, ufak, ev gibi binamizda hemen her gece 12'ye kadar kaliyorum. In cin top oynuyor. Bagir cagir, fotokopi cek cay yap kendine. Aksam yemegini telefonla istiyorum. Ya pizza ya falafel ya french omlett. Isin kilo ve gobek kismiyla ilgili hislerimi daha once yazmistim. Zorlaya zorlaya uc bes is yapip cevaplamadigim mail kalmamasina ugrasiyorum.

Ama bu arada aksam 8 de bir mola verip okuldaki odamda aksam yemegini yerken bir dizi bolumu daha izliyorum...

Iste bu IVY LEAGUE dedigimiz yerlerde arastirma ve akademisyenlik boyle yapiliyor. Buradan ifsa etmis olayim.

Yazdiklarima geri donup bakmadan otomatige baglamis gibi yaziyorum su dakikalarda. (Ne kadar blog yazma isini sevmesem beceremesem de estetik kaygilarim hala var.) Bu postanin amaci tipik bir gunumu anlatmak degildi. Hatta buraya posta koymak da bana diger akademik isler kadar hergunku sorumluluk gibi geldigi icin elimin ucuyla idare ediyorum bu blog isini.

Uzatmayayim, bunun amaci aslinda cok da tipik olmayan bir gunumu anlatmakti. Bugun sabah evden cikmak icin kendimle her zamankinden cok daha fazla mucadele ettim. Zaten gune oyle hos olmayan iki surprizle basladim. Makalem reddedilmisti ve kar yagmisti. Bugunu tatil ilan etmeyi coktan hakettim ben dedim. Halbuki hakikat oyle mi? Ogrenciler ders notlarini websitesine yuklememi bekliyor dunden beri. Beklesinler.... Dunya Bankasi'dan yazdilar orada sundugum makalemi bitirim gondermem gerekiyordu gectigimiz pazartesi hala gondermedim, merak ediyorlar bir an once bitirip gondermek lazim. Onlar da beklesinler... Beraber proje yaptigim hocadan kendi islerime bakabilmek icin 1 ay izin almistim dun dolmus hatirlatti. Bugun benimle konusmak ister... O da beklesin...

Herkes beklerken ben bugun arka arkaya 6 tane bolum izledim bu sacma sapan diziden.. Bir turlu dus alamadim, hazirlanamadim evden cikamadim. Tam gucumu toplayacagim telefon geldi.. Daha sonra, bari yemek yeyip oyle cikayim dedim. Sabah 10 da uyanip ogleden sonra 3 oldu evden cikamadim. Artik daha guzel bir bahanem de vardi. Bu saatten sonra gidip ne yapacaksin otur evde calis dedim? Tuh eve de calisacak birsey getirmemisim. O zaman 3-4 bolum daha izleyeyim su dizilerden... Boyle boyle devam ettim. Su anda gecenin 1'i. Guya erken yatar ertesi gun farkli baslardim bu sabah ki dusunceme gore. Erken de degil artik.

Zihnen ruhen en bos oldugum, hic birseyi 2-3 dakikadan fazla dusunmedigim bir donem geciriyorum. Bir kac aydir boyle. Uzuntum de sevincim de. cok kisa suruyor... Sevindigim seyler de oldu hakkini yemeyeyim. Dun mesela Sage yayinevinden arayip bana toplam degeri 1000 dolari bulan bir hediye vermeyi dusunduklerini soylediler. Yayinevi katalogundan istedigim kitaplarin listesini sordular.. Taa yazin onlar icin yaptigim bir projenin tesekkuruymus.. Listeyi gonderdim, bakalim bana istedigim kitaplari gonderecekler mi? Gerci 3 dakika sonra sevincimi de unuttum..

Dizileri izlemeye daldim.

Saniyorum hayatta en kolay sey baskalarinin hayatlarini izlemek ve onlar uzerine dusunmek. Kendi hayatim uzerine dusunmek, karar almak, vermek vazgecmek, guc toplamak iki uc gun deli gibi kosturup dort bes gun yorgunluk kahvesi icmek... Bunlar kolay seyler degil. Baskalari icin ahkam kesmek daha kolay. Maliyeti yok.

Gecenin biri oldu su anda. Sabahtan beri gidip bir dus alayim diyorum. Yatmadan once alir rahat uyurum demeye baslamistim. Sonra da su aklimdakileri yazayim da ondan sonra dus alirim demeye basladim.

Ozetin ozeti Abbas guclunun dedigi gibi: Bugun arkadaslarimin bloglarina ne zamandir girmedigimi farkettim. Zeki muren arkadasim birseyler yazmis... cok dokunakli seyler... Izledigim dizilerden daha farkli sekilde dokunakli... Benden cok daha kisa bir kac carpici cumleyle hissettigimiz bir suru seyi ozetlemis izah etmis. Tanidigim, sevdigim, ozledigim de biri. Senaryo/dizi karakteri degil... Yine de baskalarini hayatlarini, hissettiklerini izlemek daha kolay. Kendimi mi dinleyip sorgulayacagim? Zor is kolay baslanmaz ona.

Arkadasim "attigimiz adimlara durup durup bakmamali" demis. "yuruyemez olursun". Dusunmeden adim atmaya devam et.

Ben ki yeni aldigim tartiya sabah kalkinca bir cikiyorum aksam yatmadan bir cikiyorum. Hergun yaptigim islerin listesine 2 cizik atabilmek icin ugrasiyorum. Sonra da listeye yeni iki sey daha eklemek icin. Ozgecmisimi 6 aydir guncellemedim biriksin biriksin birseyler yazarim diye. Her gunum her dakikam birseyleri saymakla ve cogunlukla da kendimle mucadele ile geciyorken....vesaire vesaire. Sanirim attigim ufak adimlar onlarin dogurdugu, hic de gurur duymadigim ufak tefek siradan oduller... elimde kalan -olan tek sey...

Durup durup onlari saymazsan ne isle mesgul olacaksin ki? Dus alip, dizi mi izleyeceksin?


Haydi bana iyi geceler. Size de gunaydin mi denir? Sizin oralarda tam da su saatlerde Istanbul trafigi hareketlenmeye baslamistir. Sogukta isine gitmek isterken gozleri yasaran daha sonra da hallerine uzulen insanlar gezmeye baslamistir sokaklarda.

Bir 22 yasinda kravatli denetim elemani da plazalardaki sirketlerden birinde musterilere ve patrona gorunmeden tuvalate gidip, koleztin ustunde bir 15 dakika da uyumanin hayalini kuruyordur sabah sabah...