Sunday, May 3, 2009

SURADAN BURADAN

Assagidaki yaziyi bu gordugunuz tarihte yazip "draft" olarak koymusum buraya. Oyle icime sinmeyenleri draftlayip arsivliyorum. Ben de bir draft enflasyonu var bu yuzden. Mesela bu hafta ozgecmisimi guncelledim soylemesi ayip. 10 tane makale "draft" seklinde bekler bir tanesi yayinlanmamis henuz. Bunun da psikoanalizine deginecegim bir gun.

Bari blogumdaki draftlari yayinlayayim icim rahatlasin dedim: Publish or Perish!

---------------------

1) Ermeni sorunu, Tarihle barismak...

Bu konu konusuluyor orada burada Turkiye'de, ozellikle su haftalarda...

Ben de iki cent'lik katkida bulunmak istiyorum burada: Bu Amerikan psikolojisi. Turkiye'de yasayan herkes az cok dizi ve filmlerden bilir bunu. Amerikalilara gore bugunku tuhaf tavirlarimizin butun sebebi kucukken basimizdan gecen travmalardir. Buna gordugum, tanidigim cogu Amerika'li (Birlesik Devletlerinde buyumus insanlar) degisen dereceyle inanir bir sekilde. Inanmayanlar da bu muamelenin ta kendisine maruz kalir: "Sen inanmiyorsun cunku kucukken senin inancini sarsmislar, herseye guvensiz hale getirmisler". Yine soylemesi ayip, ben herseyin boyle olduguna inanan bir kiz arkadasa da sahip oldum (oyle degil, kiz arkadasim "oldu" anlaminda sahip olmak!). Ben bir yemegi sevmiyorum, hoop cocukluguma donuyoruz. Bir suru cocukluk hikayesi de uydurmak zorunda kalabiliyor insan. Aksama su yemegi yemesek. Sevmiyorum. Neden sevmiyorsun? Cocuklugumda bana zorla yedirmislerdi.. Kimler? Iyi saatte olsunlar.... Her neyse bu dusunceye gonulden bagli ve bu sekilde sorgulayan arkadaslara da sahip oldum (tekrar etmiyorum)... Ama tanidigim Hintli, Cinli veya Ispanyol boyle demez nedense. Cin'de dogan biri zaten bir alay cocukluk travmasina sahiptir. Hemen bir ornek geldi aklima. LOST dizisi. Dizinin tamami bunun ustune kurulmus neredeyse. Kac yuz defa "flashback"lerle geriye donup Jack'in cocuklugunu, Sawyer'in sevgilisinin cocuklugunu... gorup durduk... Her attiklari adimin arkasinda bir cocukluk travmasi var dizisi oldu. O halde cocuklar cevirsin diziyi madem. 23 Nisan da yaklasiyor. Ne olacak bakalim.

Simdi konuya donelim. Bence Ermeni diyasporasina bu acidan bakmak lazim. Acaip hafiza travma merakli bir toplumda buyuyen Ermeni diyasporasinin iyice Amerikali olmus bilmem kacinci kusagi... Hep beraber "COLD Case" dizisi tadinda takiliyorlar... Hafife almak istemem meseleyi... Kimsenin acisina derdine duyarsiz olmak da istemem... Ama isin bu toplum-psikilojisi durumu var ki anlamak zor geliyor... Dizilerin de en sevdigimiz dakikalari o flashbackler degil bence. Peki cocukluk travmalari onemsiz mi? Onemli belki de, ben ortaokul ve lisedeki aliskanliklar, kaygilar, dertlerin bir cogunu bugunlere surukledigimi tahmin ediyorum. Barisamadigim seyler var... Amaaan hatirlamiyorum bile dedigim kaygim daha cok. Biz unutmak ve unutturmak isteriz... Ben de isterim. Unutur ferahlariz... iyiyi hatirlariz...

Bu konuda bu kadar dusundum simdilik...

Yeni Filmler : Bu hafta yine uc film birden oldu.
Numero 1) State in Play : Ben Affleck ve Rachel Mc Adams. Son 15 dakikaya gerek yoktu bence. Bir filmde 20 adet twist olmasin kabak tadi veriyor. Kotu adam bu muydu, su muydu, acaba bunun icin mi yapti diye, her gizem ve surpriz de sasirarak ilerliyorsaniz bir filmde bir yerde durmayi bilmek gerek... Alisiyorsunuz. Sonunda bir yerde cok kabak gibi cozuluveriyor. Yahu bu kadar donduk dolastik, onca seyi anlayamadik surprizlere sasirdik.Boyle mi olacakti sonu cok salakmis deyip cikiyorsunuz... Spoilerr! Neyse eglendim yarim kilo da tereyagli patlamis misir yedim diyerek de cikabiliyorsunuz.

2) The Wind Blows Round (Il Vento Fa il Suo Giro):
Simdi soylesen hayir derler.. Siz Katalanlar da biraz boylesiniz ozellikle koylerde... Benim Pirene daglarina, yuzlerce (abartmiyorum, her sokagini tasini ezberledigim) defa gitttigim Alforja Koyune, 10 gun kaldigim Bask bolgesinde Vall de Ajos' a goturdu ve geri getirdi bu film. Tek bir farkla: filmdeki kimseye sempati duyamadim, empati kuramadim, patik giymedim. Bu kadar guzel manzaralar ancak bu kadar daraltabilir insani...Neymis? Dag tas degilmis onemli olan insan insan olsun. Film boyunca Yakup Kadri'nin Yaban romanini da dusunmedim degil. Bu arada hayatimda ilk defa Occitanca (Romanisch) dilinde bir film izledim ve yuzde 70 anladim. Neyse tam rakam vermeyeyim ama cogunu anladim. Simdi dunyada bir kac bin kisi kalmis Occitanca konusan. Yok olacak dillerden biri. Ben konusmuyorum sadece biraz anliyorum... Ben bu bir kac bin kisiye de eger bu filmdeki gibilerse gercekten temiz bir dayak atma taraftariyim...Zor degil.

Desem ki Katalan koyleri de bir parca boyle.. yabanciysaniz dusmanlari olursunuz kisa surede diye... Alinirlar... Yok yok ama bir parca boyleler... hatta kisa sacli koylu kadinindan her koyde var bir tane...

Bu gun yazdiklarim acaip millet ve milliyetlerden acaip bir dille bahsetmis. Surc-i lisan ettiysek affola... olacak o kadar, bir manzara koyayim o zaman buraya...

Son olarak:
Genc aktorleri atrisleri tanimiyorum. Orta okulda da ust siniflari biliriz sonra gelenleri bilmez ogrenmeyiz. Oyle alakamiz olan uc bes kisiyi daha sonraki yillarda ogreniriz. Bizim zamanimizda Julia Roberts, Nicole Kidman, Bravehart, Kevin Costner vardi .... hepsi yaslandi mi? yasli mi bunlar? bak bak endama bak Julia Roberts'deki... kimse de yok... Lindsay Lahana da kimmis...

Haydi iyi geceler sizlere...

No comments:

Post a Comment