Thursday, March 4, 2010

The women that I...


1) El numero uno...

My high school friends might remember my "infatuation" with Kristie Alley when I was 13-14- 15 yo. or put differently, when she was not in weight-cycles. For a while, I couldn't think of a more attractive woman than her. Especially after seeing her movie "A Bunny's Tale" and a weird 1984 movie called "Runaway" starring with mustache-face Tom Selleck. If you can find in the youtube, I recommend you to check out a scene where she wears a leather skirt! Anyways, I had the exact picture above as a poster in my room. ( Her heart is signed for me :))

Even though, now she is at the age of 59 , (those few months when she is not fat) she makes me look and whistle her! I uploaded two pictures of her for being my lover for such a long time.

PS: I am not sure about blond hair though.


2) El Numero 2.

Until I saw her in a Spanish soap opera, I thought no one could replace Kristie Alley's picture on my wall.

I think the Colombian actress Sofia Vergera is a very intellectual, smart woman with a great personality! Don't you agree?


She is now my new number 1 hottie! She is the only person why I watch otherwise rather boring TV show"Modern Family". My hands are sweating when I am typing right below the bottom of this picture.. uufh!

****

I don't like any of those twenty- something actresses and singers ( for example Mischa Barton,l Lady Gaga both around 22-23) as much as I like these women who were in their early thirties when I fell for them. Even the slightly older ones like Scarlett Johanson, Natalie Portman, Lindsay Lohan or Megan Fox were all boring for me when I first saw them.


I also liked brunettes more than the blond. ... BUT .... Ali Larter in the first episode of Hero's about 2 years ago changed everything.

Here comes today's third hottie!

El numero 3: Ali Larter!!!

A woman whose name is ALI is sexy!!!! Strange isn't it? Yet it happens! I don't understand why the world doesn't go crazy for her? Well, at least I do sometimes on behalf of the world.. :)


( Such a contrast with Sofia's picture , right? Yees, because... it is not -only- about boops!!! )

My personal blogg would be incomplete without the pictures of my three most sexy women on earth!

Now, you, all my friends who read this blogg, you know what you need to do to make me a happy man before I die.

Simdi dagilin gidin ve getirin bunlari. Vamos ....a currar!... traermelas! Si es possible los tres juntas! Bueno, Kristie se puede descansar si esta gorda otra vez.

Adios y buenas noches querido diario!

Cabeza!

PS: (En realidad, no es mi "cabeza" lo que me hace escribir estas lineas pero no podia firmar con mi.... , je je )

Monday, February 22, 2010

Karaman

Gazete okuyamiyorum gunlerdir. Imkansizliktan degil ilgisizlikten. Cok sey oluyor koptum, cok bolum kacirdim... Sogudum. Herkesin birbirine benzedigi Japon filmi gibi izliyorduk, ama artik konunun ucunu da kacirdik... Hangisi skinoski sama?Hangisi kotu adam?

Neyzen Tevfik ozetlemis: Bu oyundan o koyundan Karaman'dan banane!

Bence kapatma davasi acilirsa acilma davasi kapansin. Cereyan yapmasin...

Enderin dusuncelerim bunlar derim.
Ender'in dusunceleri bunlar; derin.
Enderun...

Sunday, December 13, 2009

Biggest Loser

Reality sovu manyaa olmus guzel ve yalniz ulkem acaba ne zaman bu programin Turk versiyonuna kavusacak? Heyecanla bekliyorum.. gaza geliyorum!
buyurun programin web sitesine:
BIGGEST LOSER




Thursday, December 10, 2009

Feliz Navidad, Merry Xmas...

Arkadaslarimin bloglarina giderek daha az girip bakiyorum. Soyle bir kac ay kadar once gunde iki defa'ya kadar cikartmistim bu bloglardan arkadas takibi isini. Okulda odama girer girmez baslayamiyorum ilmi, akademik islere. Once bir emaillere bakiyorum ve icimden gelenlerden bir demetine cevap verip digerlerini sonraya salliyorum. Daha sonra da, once facebook'a sonra da arkadaslarin bloglarina daliyorum. Halbuki takip etmek diye birsey var. Yeni birsey yazdiklarinda sana haber gelsin ne olacak da hergun bakiyorsun. Hepi topu 4-5 blog zaten.

Bloglarina bakmak fotograf albumlerine bakmak gibi. Ozledikce bakiyorum. Ote yandan onlari ozledikce facebook'a bakmiyorum ama. Standardlasma yuzunden olmali. Facebook'ta newsfeed kismina bakip geciyorum.

Gunde yaklasik bir 3-4 saatimi bu email facebook, blog ve gazete okumaya ayirdigimi soyleyebilirim. Bir yandan hosnut degilim bu isten bir yandan da bu 3-4 saati 12 saatlik bir sureye yaydigim icin toparlayamiyorum. Yani 1 saat bir is yapacaksam 5'er dakikalik 4-6 ve civarinda mola veriyorum. Yani bir saatlik masa basinda oturmanin yarisi heba!

Evet felaket verimsiz, uzun saatler! Okuldaki bana ait ofisimde yalniz sandalyeme hop oturup hop kalkmakla geciyor. Bazen yeniden ise donmemek icin icimden dua ediyorum blogsever arkadaslardan bir tanesi dokunakli birsey yazsin. Ben de is yasamimdan 10 dakika calayim, yerimden silkelenip kalkayim harekete geceyim istiyorum. Arkadaslarim da soyle boyle asagi yukari komsi komsa benim gibiler sanki... en cok yazani 4-5 gunde bir yaziyor...

Bazen aylar geciyor yazmiyorlar. Ben yine de hergun bir girip bakiyorum. ... Baktigimi zannediyordum desem daha iyi olacak. Taa ki bugune kadar.

Ne oldu anlamadim. Bugun farkettim 7-8 gun gecmis kimsenin bloguna bakmamisim. Facebook'a da ayni sekilde. Sadece ilkokuldan beni bulan cesit cesit insanlari eklemek disinda, bir Katalan hocayla Barselona'daki universitelerde Katalanca egitim olsun mu olmasin mi diye tartismisim. son zamanda. Burada da da mailler friend requestler birikmis.

Uc bes sebebi var. Bir tanesi - ki bence en omenlisi- ben kendimi diziye filme verdim. Dusunmuyorum hicbirseyi. Dizidekilerin filmdekilerin hallerine uzulup gundelik yasamimi otomatiklestiriyorum. Sagolsun HULU. Super bir web sitesi. Her hafta bana 7-8 tane dizinin yeni bolumlerini gonderiyor haftanin sonunu bulmadan hepsini bitiriyor ve pazartesiyi sabirsizlikla bekliyorum.

Hic secici degilim bu dizi konusunda. Hele bugun hic degilim. Disarda heryer bembeyaz uyandim. Evin icinde islik calan bir ruzgar. Yorganlarin yastiklarin arasindan zor kalktim. Air Berlin yazan ucak battaniyesini romali sezar gibi dolanip sarinip mutfak penceresinden bahceye baktim. Pencerenin kenarinda bir ayrik var. Oraya kagit havludan bir parca koparip deligi tikadim. Disarisi bembeyaz aydinlik soguk...

Sicak bir sutlu kahve, emaillere bak bir yandan... hah. .. 6 aydir editorden bekledigim haber gelmis. 1 haziran'da gondermistim kendilerine. Nedense birkac gundur Radikal gazetesinde de kose yazari olarak gorunmeye baslayan Harvard profesoru Dani Rodrik yazmis. "Makalenizde potansiyel gorduk, uzunca inceledik degerlendirdik , hakemlerin gorusu assagida ancak uzgunlukle bildiririz ki yayinlayamayacagiz".

Oyle uzulemedim. Daha once de ayni makale 7 ay baska bir dergide beklemisti. 2006 da baslayip 2007'nin sonunda bitirdim. 2010'a geldik... Ne anlami var artik zaten... Cok da dusunmedim ustunde. Ama uzulmedim de... Zaten heyecanla birkac gundur yeni kesfettigim, giderek ucuz bir soap opera halini alan " What About Brian?" dizisini " continous play" seklinde koydum. Kendime peynirli domatesli tost yaparken dizideki 30'lu yaslarda birbirlerine hayati dar eden sexi hatunlar geri zekali adamlarin dunyasina elimdeki sutlu kahveyle ve tostla daldim. 3 bolum izledim.

Oglen 12 oldu.

Bu saatlerde gidiyorum ben 1 yildir ofise, sekreterer hocalar ogrenciler bilir. Kimse yadirgamiyor. Ben de ... sabahlari evden cikamiyorum. Istanbul'daki isimi de sorduklarinda bu yuzden biraktim diyorum. Hatirlamiyor insan sebeplerini ama Akademik kariyeri secmemde en buyuk etken bu sabah halim. Cikasim gelmiyor hicbir sekilde. 9 bile uyansam 12.00 de ancak cikabiliyorum evden. Dus aliyorum, kahvalti yapiyorum, kahvalti yaprken bir dizi izliyorum.
Family Guy olabilir bu veya American Dad. Ozellikle onlar sabahlari iyi geliyor.

Dramatik seyleri gece eve dondugum saatlere birakiyorum. Pijamalari giyerken yemek icin birseyler hazirlayip yataga girerken dramatik seyler iyi geliyor. Heroes, Fringe, Flashforward, Whitecollar her hafta izledigim aksiyonlu diziler. Bunlar sabah da olur aksam da. Desperate Housevives, Sali gunleri ogle tatilimin keyfi... The legend of the seeker'sa hafta sonunda ortada dizi kalmayinca izledigim birsey anlamiyorum. Yaratiklar, buyuculer, Seeker , Mother Confesar gibi seyler var. Dunya'yi ele gecirmek isteyen karanlik gucler filan... Karmasik geliyor ama yine de geldim 10. bolume.

Kendime guzel bir aksam yemegi ziyafeti cekeceksem, kesinlikle "It's Always Sunny in Philadelphia" ile cekiyorum. Dizilerimin pedersahi... Bitmesin diye az az yiyorum. iki hafta zor sabredip iki bolum birden izliyorum.

Neyse ofise oglen 12 de giden ben aksam 5'ten sonra kimse kalmayan, ufak, ev gibi binamizda hemen her gece 12'ye kadar kaliyorum. In cin top oynuyor. Bagir cagir, fotokopi cek cay yap kendine. Aksam yemegini telefonla istiyorum. Ya pizza ya falafel ya french omlett. Isin kilo ve gobek kismiyla ilgili hislerimi daha once yazmistim. Zorlaya zorlaya uc bes is yapip cevaplamadigim mail kalmamasina ugrasiyorum.

Ama bu arada aksam 8 de bir mola verip okuldaki odamda aksam yemegini yerken bir dizi bolumu daha izliyorum...

Iste bu IVY LEAGUE dedigimiz yerlerde arastirma ve akademisyenlik boyle yapiliyor. Buradan ifsa etmis olayim.

Yazdiklarima geri donup bakmadan otomatige baglamis gibi yaziyorum su dakikalarda. (Ne kadar blog yazma isini sevmesem beceremesem de estetik kaygilarim hala var.) Bu postanin amaci tipik bir gunumu anlatmak degildi. Hatta buraya posta koymak da bana diger akademik isler kadar hergunku sorumluluk gibi geldigi icin elimin ucuyla idare ediyorum bu blog isini.

Uzatmayayim, bunun amaci aslinda cok da tipik olmayan bir gunumu anlatmakti. Bugun sabah evden cikmak icin kendimle her zamankinden cok daha fazla mucadele ettim. Zaten gune oyle hos olmayan iki surprizle basladim. Makalem reddedilmisti ve kar yagmisti. Bugunu tatil ilan etmeyi coktan hakettim ben dedim. Halbuki hakikat oyle mi? Ogrenciler ders notlarini websitesine yuklememi bekliyor dunden beri. Beklesinler.... Dunya Bankasi'dan yazdilar orada sundugum makalemi bitirim gondermem gerekiyordu gectigimiz pazartesi hala gondermedim, merak ediyorlar bir an once bitirip gondermek lazim. Onlar da beklesinler... Beraber proje yaptigim hocadan kendi islerime bakabilmek icin 1 ay izin almistim dun dolmus hatirlatti. Bugun benimle konusmak ister... O da beklesin...

Herkes beklerken ben bugun arka arkaya 6 tane bolum izledim bu sacma sapan diziden.. Bir turlu dus alamadim, hazirlanamadim evden cikamadim. Tam gucumu toplayacagim telefon geldi.. Daha sonra, bari yemek yeyip oyle cikayim dedim. Sabah 10 da uyanip ogleden sonra 3 oldu evden cikamadim. Artik daha guzel bir bahanem de vardi. Bu saatten sonra gidip ne yapacaksin otur evde calis dedim? Tuh eve de calisacak birsey getirmemisim. O zaman 3-4 bolum daha izleyeyim su dizilerden... Boyle boyle devam ettim. Su anda gecenin 1'i. Guya erken yatar ertesi gun farkli baslardim bu sabah ki dusunceme gore. Erken de degil artik.

Zihnen ruhen en bos oldugum, hic birseyi 2-3 dakikadan fazla dusunmedigim bir donem geciriyorum. Bir kac aydir boyle. Uzuntum de sevincim de. cok kisa suruyor... Sevindigim seyler de oldu hakkini yemeyeyim. Dun mesela Sage yayinevinden arayip bana toplam degeri 1000 dolari bulan bir hediye vermeyi dusunduklerini soylediler. Yayinevi katalogundan istedigim kitaplarin listesini sordular.. Taa yazin onlar icin yaptigim bir projenin tesekkuruymus.. Listeyi gonderdim, bakalim bana istedigim kitaplari gonderecekler mi? Gerci 3 dakika sonra sevincimi de unuttum..

Dizileri izlemeye daldim.

Saniyorum hayatta en kolay sey baskalarinin hayatlarini izlemek ve onlar uzerine dusunmek. Kendi hayatim uzerine dusunmek, karar almak, vermek vazgecmek, guc toplamak iki uc gun deli gibi kosturup dort bes gun yorgunluk kahvesi icmek... Bunlar kolay seyler degil. Baskalari icin ahkam kesmek daha kolay. Maliyeti yok.

Gecenin biri oldu su anda. Sabahtan beri gidip bir dus alayim diyorum. Yatmadan once alir rahat uyurum demeye baslamistim. Sonra da su aklimdakileri yazayim da ondan sonra dus alirim demeye basladim.

Ozetin ozeti Abbas guclunun dedigi gibi: Bugun arkadaslarimin bloglarina ne zamandir girmedigimi farkettim. Zeki muren arkadasim birseyler yazmis... cok dokunakli seyler... Izledigim dizilerden daha farkli sekilde dokunakli... Benden cok daha kisa bir kac carpici cumleyle hissettigimiz bir suru seyi ozetlemis izah etmis. Tanidigim, sevdigim, ozledigim de biri. Senaryo/dizi karakteri degil... Yine de baskalarini hayatlarini, hissettiklerini izlemek daha kolay. Kendimi mi dinleyip sorgulayacagim? Zor is kolay baslanmaz ona.

Arkadasim "attigimiz adimlara durup durup bakmamali" demis. "yuruyemez olursun". Dusunmeden adim atmaya devam et.

Ben ki yeni aldigim tartiya sabah kalkinca bir cikiyorum aksam yatmadan bir cikiyorum. Hergun yaptigim islerin listesine 2 cizik atabilmek icin ugrasiyorum. Sonra da listeye yeni iki sey daha eklemek icin. Ozgecmisimi 6 aydir guncellemedim biriksin biriksin birseyler yazarim diye. Her gunum her dakikam birseyleri saymakla ve cogunlukla da kendimle mucadele ile geciyorken....vesaire vesaire. Sanirim attigim ufak adimlar onlarin dogurdugu, hic de gurur duymadigim ufak tefek siradan oduller... elimde kalan -olan tek sey...

Durup durup onlari saymazsan ne isle mesgul olacaksin ki? Dus alip, dizi mi izleyeceksin?


Haydi bana iyi geceler. Size de gunaydin mi denir? Sizin oralarda tam da su saatlerde Istanbul trafigi hareketlenmeye baslamistir. Sogukta isine gitmek isterken gozleri yasaran daha sonra da hallerine uzulen insanlar gezmeye baslamistir sokaklarda.

Bir 22 yasinda kravatli denetim elemani da plazalardaki sirketlerden birinde musterilere ve patrona gorunmeden tuvalate gidip, koleztin ustunde bir 15 dakika da uyumanin hayalini kuruyordur sabah sabah...

Sunday, November 22, 2009

100 e 5 kala

Beni taniyanlar bilir. Hayatim boyunca bircoklarina nazaran cok degistim. Hayat goruslerim cok degisti, yasadigim yerler, bransim ve meslegim, doktora tezim su bu... hepsini cok degistirdim. Ama hic birine su 95 kilo olusuma sasirdigim kadar sasirmadim sanirim. Haftalardir bir tuhaf geliyor... Sabah aksam tartinin ustundeyim.

Ben eskiden beri beni yemek yerken izleyen insanlara sikinti verirdim. Universite yillarini 76-77 kiloda gecirip cok zayif olmamdan duyulan sikayetleri dinledim. Daha sonra Turkiyey'i 190 boy ve 79 kilo olarak terkettim. Ispanya'dan ise 7 yildan sonra ancak 5 kilo artis ile 84 kilo seklinde ayrildim.

Bugun itibari ile sadece bir yil 2 aydir buradayim ve 95 kiloyum! Bir yilda 10 kilo almisim!

Neyseki bir iki aydir bu kilo civarindayim, artmiyorum azalmiyorum, uzulmuyorum. Sasirip guluyorum, alismadigim bu duruma. Daha dogrusu "guluyordum".

Taa ki gectigimiz pazartesi Pazartesi New York'a alis verise gidene kadar: Ilk defa bazi markalarin en buyuk beden pantolonlari olmadi, en buyuk ceketleri dar geldi.. Giydigim gomlekler gobegi saklayamaz oldu... 3 saat gezip bana olan hicbirsey olmamasina sasirdim kaldim. Magazalardaki aynalar dusman oldu. Taniyamadim kendimi. Derken sears magazasina girdim. Buyuk siyah bir esofman alti aldim 10 dolara. Onu giydim bugun okula oyle geldim. Dunya varmis dedim. Boylece "I'm successfully fitting in here" dedim.


Saturday, October 24, 2009

Insaat nedeniyle gecici olarak kapaliyiz....

Wednesday, October 21, 2009

Acik Toplum

Bugun 2 saat ders anlattim. Ardindan ogrencilerle 2 saat gayfe icip muhabbet ettik . Ardindan 2 saat "Experimental Methods in Social Sciences" hakkinda 4 unlu professorun munazarasini izledim. Cok Cok sevdim... Mest oldum jest oldum. Ardindan 2 saat Hakan Altinay'la tanisma amacli aksam yemegi yedim. Bugunku yazimizin ana mevzusu ise bu iki saatlik yemek hakkinda sayin seyirciler...

Evet, bu aksam Acik Toplum Vakfinin baskani Hakan Altinay ile aksam yemegi yedik ben ve 4 Turk arkadasla daha beraber. Cok sempatik adammis. Hemen politika mevzularina hizla daldik. Acik Toplum Enstitusu nedir diye bir soru sordu arkadasim Hande. Kendisi de " Demokrasiyi yayma amacli" kurulmus bir vakif dedi. Bilmeyenler buradan buyursun. Sonracima, Kibristir, Soros Vakfindan gelen kaynaklaridir, AK Parti, Turkiye de mahalle baskisi... falan filan. daldik mevzulara. Hic birinin icinden cikilacak gibi degildi. Kendisi, genc, sabirli, dikkatli ve sempatik/ gulerek konusan birisi. Sahsini pek sevdik ama otesi de yok. Sanki ikna olmamiz lazimmis ama o bizi ikna edememis gibi oldu... Anlamadim.

Bu aksam yemeginden 5 sonuc cikarttim.

1. Ozetle: Turkiye, hemen her alanda koyun olmadigi icin keciye Abdurrahman celebi diyenlerin cok bulundugu bir yer.

2. 5 kisilik bir aksam yemeginde konusulan konularin derinligini, enteresoganligini kulturel/sosyal derinligi/zekasi en az olan insanin duzeyi belirliyor. "Ortalama" degil "Minimum" onemli yani.

3. Bu minimum zeka/algilama/kultur duzeyinde siyaset, ekonomi ve sosyoloji muhabbeti yapmak bir iskence; zekaniza hakaret edildigini hissediyorsunuz. Daralip bunaliyorsunuz... Onu bunu bosver de su filmi izlediniz mi muhabbeti de kurtarmiyor. Hakan Altinay da isteyerek veya istemeyerek Kibris, AB bilmem ne konularini iyice basite indirgeyerek ilkokul duzeyinde ogrencilere bile verilmeyecek ornekler verince, adamin butun sevimliligine ragmen tahammul edemedim butun konusulanlara ... Bu da demek oluyor ki giderek babama benziyorum.

4. Turkiye'de de yurt disinda da hersey "networking" ile yuruyor. Ama sanirim buTurkiye'de cok daha bir acayip boyutta. Aksam yemekte duyduklarima sastim kaldim. Ama sasmamak lazim cunku zaten bakiniz madde 1.

5. Italyan restaurantlari her yerde her zaman beni memnun ediyor, menude her zaman guzel bir iki sahane sey oluyor.

2 saatlik aksam yemeginden sonra ofise geldik 2 saat daha calistim, ogrencilere midterm sorulari hazirladim. Sonra eve geldim, sabahin 4'u olmus buna ragmen 2 saattir internette takiliyorum hala...

Haydi iyi geceler.... 2 saat uyuyup uyanacagiz nasil olsa...
Bugun yine yogun bir gun yepyeni maceralara yelken acacaz...

Saturday, October 17, 2009

Monday, October 12, 2009

Zehra Bilir - Çek Deveci Develeri

Bugunun son sarkisi , Konya Turkusu

Atlas Sound - Holiday

From the sister band of deerhunt